15 Ekim 2010 Cuma

Çeviri

Bedenimi kiraladım.Bir barakadan ödünç aldıgımız hayallere kapıyı çarpmak üzere kiracımı beklemekteyim.Siyaha giden mavini son hırpalayışım olabilir. Sırtımı besledigin tırnak izlerine dokunamıyor olmanın acısıyla hala beklemekteyim.Nerde kaldı bu herif karın agrımı durduramıyorum.
‘’Kokumu yitirmekten korktum..’’Biletimi alıp kucagıma atladıgın günün gecesine işlenmişti.’’Ağlarsan eger ilk damlanla arınabilirim’’Yağmur altında bedenimizi soyduğumuz geceden cümle altı bir haykırıştı bu satır!
Nerden de geliyor aklıma kalın geçmişin gidişlerindeki anılar..
Nerdesin acaba? Küçülüyorum doğum gününde büyür sanıyordum insanlar dört duvar arasında hayallerimle büyüyemeyecek kadar küçülüyor bedenim ..
Tanımadığım eller arasında çıplak kalan varlıgım dudakları dolaşan bir fırtlık jointle küfürleri yıkasada,  ölü hücrelerimi damarımda yaşayanlar annem için toprak altına saklıyor.Derimin altında bir dünya var hadi gir sessizlik kadar derinlere gir…
Dokunsamda ismine dokunur gibi hayata efeligi üzerinde reflekslerle kırıyor bileklerimi..
Vazgeçtim !
Kaç bin parçaya bölünür kalp? Hangi olasılıklar dahilinde adını sayıklar ? Ne kadar sürer pişmanlık? Ne kadar dibe çekebilir paçalarından insanın ? Peki nerden buldu beni ? Soru kalıplarımı değiştirince yaşama baştan başlayabilir miyim ? Kimliğimin geçersiz oldugu yerlerde adım ne acaba diye düşündünüz mü hiç ? Kaç polisle ahbap oldunuz ya da kaçının masasında meze ? Zorlandınız mı hiç güneşe asılmakla ? Suçlandınız mı ya da gölgede uyumakla ? Ya da kaçınız sildi gülen adamın/kadının gözyaşlarını ? Bana beni anladığını söyleyenler hayatı ölçekleriyle yaşayıp iradeden söz edenler hanginiz akıl vermekten ileri gidip elimi tutacak kadar cesaretlendiniz ? Ben o eli küfürle itmeyi bekliyorum artık diye söylendiğimde bakışlarınızı küçültüp kendi hayatını maffediyor çokta ….
Kaçınızı daha taşıyabilirim ellerim doluyken ? Kaçınıza daha gülebilirim gözyaşlarımla batarken ?
Sayfaların masumiyetini bozuyorum ben gerçek hayatın hileleriyle ! Ölmeyi planlayan birilerini susturmayın artık isyan değil bunlar sorular. Sorularımı sorunlarıyla karıştıranlar hayatıma dil atar sadece.Sizede her gece ihtiyacım oluyor sonunda küfürlerle dövsenizde yarıladıgım hayatımı ,ölmedigim her saat kanatlarımla sevişiyorum.Umurumda değil varlıklarınız.Umurumda değil konuşuyor olmanız.Ben yolda denk geldigim herkese gülmeye devam ederken umurumda değil yaşattıklarınız…
Bir şarkı tutsam ıslıgımla mırıldansam köşe başında beni tanır mı damlayan gözlerin ?!

Orflem Owoh


5 Ekim 2010 Salı

Sessiz sevişen ezgiler..

Şehir topuzunda cevapsız kalan parmak izlerim,varlıgınla kesişen tek adımla ikiye bölünüyor.Aynaya ihtiyaç duymadan kendimi görüyor olmak gölgeme tepeden bakmamıda engelliyor.Bir başka beden ezgilerini duyumsamadan ruhuna sahip olan.Görmezden gelinen onca kelimeni umursadıgını sanarak altını çizmeden ayıltma çabasında kendimi unutuşuma doguyor güneş..
 Sen ibadetine karışan kadınla ıslanıyorsun, ben senin sessizliginde gözyaşlarımla..Bir adım ötemde paylaşıma sunulan doyumsuzluga bile nefesim yetmiyor.Yalınlıgımı yanılgılarına,yanılgılarımı yalnızlıklarına çeviren herkesten seni saklıyorum.
Bir tek ‘’O’’ !!  Sen, ben, o üçlemesine ihanet etmeden bir tek ona anlatıyorum her şeyi. Siyaha sürünen gökyüzü ellerimle yürüdügüm tabiatım oluyor.Sen gözlerine dogan güneşi bile onunla paylaşırken gölgende üşümenin keyfini ben çıkarıyorum.
 Sayısız kaç yoldan geçerek yalnızlıgımla kesişti ayakların kim bilir? Kim bilir kaçıncı ihanet, isyan, küfür bu dudaklarından dökülen ! Gözyaşlarına ayak üstü uğrayan gözlerin anlık karmaşıklıgını yok eden huzur…Kendime dönüş yolunu karıştırmış olmalıyım her hücrem adına kelepçeli.Kanayan bedenimin aglayan ruhu olabiliyordun zaman zaman.Bahanelerine isim,boşluklarına beden oluyordum.
Adlandırılan kimseler dokunuyordu onların uğramadıgı siyahların hüküm sürdügü köşelerine.Bazen reflekslerin bazense o buluyordu kaybolan seni.Ben yine sadece düşerken hayallerini uzatıyordum ruhuna..Sana dönüştükçe daralan odalarım intiharıma kapı aralıyordu sadece..Seni öldüremezdim…
Saçlarına dokunmak istedim.Tek yalvarış zamanın soluklandıgı dakikalara ait şehrin topuzu dagıldı. Islak, dagınık, uzun saçların kapladı silüetimi..Günler eskidi ruhumda bir fırçanın başarılı darbeleri gibi açılıyor gökyüzünün ışıltılı siyahı…


Orflem Owoh