5 Ekim 2010 Salı

Sessiz sevişen ezgiler..

Şehir topuzunda cevapsız kalan parmak izlerim,varlıgınla kesişen tek adımla ikiye bölünüyor.Aynaya ihtiyaç duymadan kendimi görüyor olmak gölgeme tepeden bakmamıda engelliyor.Bir başka beden ezgilerini duyumsamadan ruhuna sahip olan.Görmezden gelinen onca kelimeni umursadıgını sanarak altını çizmeden ayıltma çabasında kendimi unutuşuma doguyor güneş..
 Sen ibadetine karışan kadınla ıslanıyorsun, ben senin sessizliginde gözyaşlarımla..Bir adım ötemde paylaşıma sunulan doyumsuzluga bile nefesim yetmiyor.Yalınlıgımı yanılgılarına,yanılgılarımı yalnızlıklarına çeviren herkesten seni saklıyorum.
Bir tek ‘’O’’ !!  Sen, ben, o üçlemesine ihanet etmeden bir tek ona anlatıyorum her şeyi. Siyaha sürünen gökyüzü ellerimle yürüdügüm tabiatım oluyor.Sen gözlerine dogan güneşi bile onunla paylaşırken gölgende üşümenin keyfini ben çıkarıyorum.
 Sayısız kaç yoldan geçerek yalnızlıgımla kesişti ayakların kim bilir? Kim bilir kaçıncı ihanet, isyan, küfür bu dudaklarından dökülen ! Gözyaşlarına ayak üstü uğrayan gözlerin anlık karmaşıklıgını yok eden huzur…Kendime dönüş yolunu karıştırmış olmalıyım her hücrem adına kelepçeli.Kanayan bedenimin aglayan ruhu olabiliyordun zaman zaman.Bahanelerine isim,boşluklarına beden oluyordum.
Adlandırılan kimseler dokunuyordu onların uğramadıgı siyahların hüküm sürdügü köşelerine.Bazen reflekslerin bazense o buluyordu kaybolan seni.Ben yine sadece düşerken hayallerini uzatıyordum ruhuna..Sana dönüştükçe daralan odalarım intiharıma kapı aralıyordu sadece..Seni öldüremezdim…
Saçlarına dokunmak istedim.Tek yalvarış zamanın soluklandıgı dakikalara ait şehrin topuzu dagıldı. Islak, dagınık, uzun saçların kapladı silüetimi..Günler eskidi ruhumda bir fırçanın başarılı darbeleri gibi açılıyor gökyüzünün ışıltılı siyahı…


Orflem Owoh

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder